İzmit yöresinde yer alan tarlamızdan geldim taze taze. Bildiğin tarla evet, havalar birazcık daha ısınınca tekrar geçen senelerde olduğu gibi domates salatalık ve envai çeşit meyve sebze ekilecek. Akşam vakti kuyuda soğumuş olan rakı alınıp çay bardaklarına dökülecek, akşam melteminde suratı yavaş yavaş okşanması eşliğinde yudumlanacak. Ateşin üzerinde utanıp kızaran et çokta üzerine gidilmeden tabağa konulacak. Ama bunun yerine iş yerindeyim. Mental seviyeleri sosyalleşmemiş bir primat ile eş değer olan insanların arasında tek başımayım. Telefon melodileri kurtların vadisi temalı olan bu insanlar halbuki o kurtların çok güzel dans edebildiğini bilemeyecek olması ne kadar acı verici. Karnım acıkıyor, gidip bir şeyler tüketmeliyim.

Uzun süredir buraya vakit ayırmamamın sebebi herhalde yoğun bir iş temposunda çalışmam ve düzenli bir hayat idare ettirmiş olmam yüzünden değildir. Arada insanların vakit ayırıp baktığı bir yer olduğu tamamı ile aklımdan çıkmış gitmiş. Şu yazıyı yazarken bile nasıl uykum var anlatamam, ulan bıktım sabahın köründe kalkmaktan. Keşke sanatçı olsaydım, istediğin zamanda kalkardım. "Abi, birşeyin mi var kaç gündür soluk görünüyorsun suratın asık bir derdin mi var?" sorularına vereceğin cevap "Yeni projem üzerinde çalışıyorum, ama henüz toplum buna hazır değil." diyebilmek isterdim. Halbuki eve gittiğimde televizyonda türk dizilerini izleyip, akşamda bir takım forum sitelerinde dizi kritiği yazan biri olmak isterdim. Sokağa çıkıp dolaştığımızda görüyorsunuzdur kendi yaşınızda veya sizden daha ufak yaşta insanların zenginliklerini. İşte onlara imrenerek bakıp "lan şuna bak ya, bende niye ... yok" (boşluklu alan özendiğiniz şey olabilir, kiminize göre araba, kiminize göre louis vitton çanta, kimine göre penis). Şayet yanınızda bir arkadaşınız varsa "baba parası yiyorlar abi bunlar" diye olayın örgüsünden kurtulmak için çırpınabilir ama bunu diyen arkadaşınız ise ailesel sorunlarını içe atan, içten içe babasına olan hırsını o zengin piçinin sorumsuz ebeveynlerinden çıkarmakta. Gerçi bir 50 metre yürüdükten sonra karşı taraftan gelen dolgun memeli kız ile bütün o fakir-zengin edebiyat programını yerini geceyarısı porno kuşağına bırakıyor. Tahrik unsuru olmadan da tahrik oluyoruz aslında, gerçi bu hususu açıklamam için birazcık daha uyanık olmam lazım başka bir yazımızın konusu olsun bu. Eşşeğin aklına karpuz kabuğu düşürdük. Yaz aylarına girdikçe gönülün yoğurt kıvamından çıkıp sulanıp ayranlaşması, bu sulanmanın erojen bölgelerde de artması ile değişik bir döneme giriliyor. Bir anda çıplaklığın getireceği öz güven eksikliği yüzünden "öf göbeğim var ya, kilo vermeliyim acil" sözcükleri beyin kıvrımlarında viraj almaya başlıyor. Hayır, sokayım arkadaş karpuz diyorum karpuz. Ama eşşek ne anlar hoşaftan. Soyut olarak bir düşünseler şu karpuzu, bak yaz aylarının en güzel bitkisidir, karpuz. Hem kilo vermene de yardımcı olur, hem yazdan zevk almanı da sağlar (mastürbastif eylemlerine kurban edin demiyorum, soğuk yiyiniz yazıyorum keçeli kalem ile karpuzlarınızın üstüne).

Müritler


 

Bu adreste yazılan bütün yazılar yazan kişiye aittir.Çalan, izintisiz alıntı yapan hakkında işlemler yapılacaktır.Yapıcaksan da haber ver.
Sayfanın bu kısmını okuduğuna inanamıyorum, git daha makul işler ile ilgilen.