Kol saati reklamlarını hiç dikkat ettiniz mi ? Neden saatler hep 10:10'nu gösterir ? Bu sorunun cevabı olarak bilinçaltına yollanan bir mesaj olduğunu biliyor muydunuz, tabi ki hayır nereden bileceksiniz sizi cahiller. 10:10 geçe şematik olarak "tik" (hani kutuyu tikleyiniz derler, onaylama babında) işaretine benzemesi sureti ile bilinçaltınızda size uygun bir saat olduğu mesajını beyninize yollayarak o saati alma isteğinizi canlandıracaktır. Evet, bu örnekten sonra aklına belki başka örneklerde gelmiş olabilir mesela zamanında Coca-Colanın yaptığı gibi filmlerde 25 kare kullanıp, 25. kareye kola resmini koymaları ile canı kola çeken insanların supply and demand çizgisini hatırlarınıza getireceksiniz, emin değilim gerçi bundan sizden pek umutlu değilim. Bunun üzerine tüketici davranışlarını takip etmenizi önerip yazıma burada bir son verirken bende bilinçaltınıza yönelik bir takım mesajlarım ile omuzunuza dokunan bir el olacağım.

David Beckham'ın amerikadaki mutsuzluğu yüzünden italyanın milan kulübüne kiralık olarak gitmesini benim gibi futbol ve magazin gündemini takip etmeyi pek sevmeyen bir insanın bilmesi bu adamların ne kadar global markalar olduğunu gözler önüne sere serpe sermekte. Kendisi Victoria'nın tüm çabasına rağmen David ile röportaj yapmıştır, belki Beckham'ın gömleklerinden birini bile giymiş olabilir. İtalyan güzeller diyince de Ilaria D'Amico ismi son zamanlarda kulağıma fısıldanan isimlerden biridir. Kendisi şahanemi şahanedir ve ciddi düşünüyorum. Televizyonda italyan kanallarında sık zaman geçirmemin nedenidir. Mi piace il suo troppo hatta ve hatta voglio sposare con lei e fare quattro bambini.

Bundan sonra blogumuzda aramızdaki sade meşhur vatandaşları göstereceğim. Otobüse beraber bindiğiniz, beraber pide kuyruğuna girdiğiniz bu insanlar aslında hepsi birer kahramandır. Amma velakin normal hayatta içine girdikleri o diğer kimlik yüzünden biz onları tanımakta zorluk çekmekteyizdir. İşte ilk kahramanımız;


Evet hemen aklınızda, o meşhur hayvan hakları savunucusu saldırgan tutumu ile nam yapmış olan emel hanım geldi biliyorum. ama ne yazık ki bu yazının konusu o değil, bu başka bir emel. kendisine panter demelerinin sebebi çok farklı. Kendisi bir lunaparkta kalecilik yaparak geçimini sağlamakta. Kendisine atılan penaltıların %78'ini kurtardığı için kendisine bu lakap takılmadı aslında. Her ünlü kişi gibi onunda kendine has bir stili vardı, lunaparkta kalecilik yapmadan çok önce mahallede karate dersleri veren Emel, kendine has yarattığı bu stili "Panter" dövüş tekniğinden almıştır. Bu sebebten ötürü kendisine Panter Emel denmiştir.

Şirinler, garip mavi cüceler. Şimdi bu yazıyı okuyabildiğinize göre şirinlerinde ne olduğunu uslu durursanız şirinleri bile görebileceğinizi biliyorsunuz. Peki bu şirinler birkaç sezon boyunca televizyon ekranlarımızı süslediler evet. Peki bu şirinler nasıl çoğalıyorlar ? türlerinin devamı için çoğalmak zorundalar malumunuz. Bir tek dişi olarakta Şirine var, şimdi bütün ahali çeşitliliği sağlamak adına hep beraber şirineyi becermekte ? Ama bu hareket şirinlere yakışır mı ? yoksa yılların azgını şirin baba, komünün lideri olarak bu görevi de üstlenmiş midir ? Nedir bu şirinlerin olayı, tamam sosyalist olabilirler mantar diplerinde yaşayabilirler hatta bazılar gay bile olabilir. Ama bölünerek mi çoğalıyorlar bunlar ?

Tatillerde yürürlüğe giren kanunlarım vardır birkaçını sizinle paylaşacağım;

insan yorgun doğar ve dinlenmek için yaşar.
çalışmak yorar.
gündüz dinlen ki, gece rahat uyuyabilesin.
yatağını kendini sever gibi sev
yarın yapabileceğin işi bugün yapma.
dinlenen birini gördüğünde, otur, ona yardım et.
oturmak mümkün ise ayakta durma.
çalışmak isteyince bir yere otur, isteğinin geçmesini bekle.
çalışmak da bir eğlencedir ama şimdi eğlenmenin sırası değil.
bol alkol al, çalışmanı engeller.

Gitgide monotonluktan çıkıp artık kalıplaşmasından korktuğum kısır bir döngüdeyim. Okula git, dükkana uğra, evde yemek ye ve odana geçip uyu. Bu zincirleme tamlamayı arada arkadaşlarımla buluşup kırsam da artık eskisi gibi çok vakit geçiremiyorum onlar ile malum hepsinin artık bir işi, dersi, tezi veya askerliği var. Hiç büyükmek istemiyor insan bunlarla yüzleştikçe, sorumluluktan kaçmak istiyor. Hele ki artık çalışmak zorunda olduğun anları düşündükçe karamsarlaşıyorsun ama daha da kötüsü aldığın maaşın yetmeyipte annen ve babandan harçlık alamadığın anlar olucağından eminim. Neyse ben odama geçip legolarımla oynamaya devam edeyim.

Forward mailler de olmasa insanlığımızı unutucağız, kan grubumun ne olduğunu, Türkiye'deki madenleri ve türlü şeyleri unutucaktık. Neyse ki forward maillerimiz var. Onların sayesinde artık hayatımız daha kolay olucak.
Sizin için bir forward mail hazırladım, alın arkadaşlarınıza yollayın.

Evet inanılmaz bir Haber ! Klavyemizdeki "W" ,"H" , "K" ve "Ğ" tuşları >paralı oluyor ! (İnanmıyorsanız www.klavye.com'a bakın.Eğer şimdi ayağa kalkıp , sağa bakıp oturduktan sonra ekrana 40 kez üfleyip bu maili de 26 kişiye göndermezseniz Klavyenizdeki "Scroll Lock" Işığı sönecek ve bundan sonra adı geçen harflere her basışınızda ücret ödeyeceksiniz . KLAVYENİZDEKİ TUŞLARIN PARALI OLMAMASINI ISTIYORSANIZ BU MAILI HEMEN 26 KİŞİYE GÖNDERİN ! GÖNDERDİĞİNİZ ANDA CAPS LOCK ISIGI 2 KEZ YANIP SONECEK VE TUM DUNYA MUTLU OLACAK . >Eğer Bu Mail Zincirini Kırarsan Türkiye Avrupa Birliğine Giremeyecek! >(SENİN SUÇUN!) Allah belanı verecek alem sana gülecek . Tavlada sürekli 2-1 >atacaksın .Güneş doğudan batacak . BOMBA HABER!! Türkiyenin Dünyanın en zengin Ununbiyum kaynaklarına sahip olduğu belirlendi . Antalyanın kuzeyindeki karstik arazide yapılan çalışmalarda , Labaratuarlarda saçmsapan deneylerden başka hiçbir işe yaramayan Ununbiyum elementinden 42.000 ton rezerv olduğu saptandı . Bu element sayesinde Türkiyenin DIŞ borcu sıfırlanacak hatta kara geçmeye başlayacak . Ama gelin görün ki Alçak Zimbabveliler bu madenin üzerini Cıva ile kapattıklarından bu kaynakları çıkarmamız çok zor . Bu maili 653 kişiye forward edersen Türk hükümetigerekli çalışmalara başlayacak ve ununbiyumumuz özgür olacak .(yeter artık!)

Son projem oluyor kendisi, size uygun olan filtrelerden alıyorsunuz ve kullanmaya başlıyorsunuz. Böylelikle gündelik hayatta karşımıza çıkan çoğu şeyleri süzüp, daha sade ve huzur verici bir hayata adım atıyorsunuz. Aynı anda birden çok filtre de kullanabilirsiniz. Mesela aptallığa karşı bir filtre ile çevrenizdeki bir sürü aptallığı yok ettikten sonra üstüne huzur filtresi ekliyorsunuz böylelikle yaşam sürenizi bir 20 yıl uzatıyorsunuz. Hayat ne kadar kolay olurdu, iletişimsizlik artsa da mutlu olurdu insanlar. Gerçi mutlu olduğumuzu sanıp ölmektense mutluluğu hissedip ölmek daha bir güzel olsa gerek.

daha önce görülen, bilinen bir kimse veya şeyle karşılaşıldığında, bunun kim veya ne olduğunu hatırlamak, bilip ayırmak, seçmek, ayırt etmek. evet tanımak fiilinin anlamı bu, peki karşımızdaki insanları gerçekten tanıyabiliyor muyuz ? ön yargıların esiri olan o insanları tanımak için ne kadar çaba harcıyoruz ? "to know you is to love you" sözü ne kadar doğru mesela ? Misal, kızgın olduğunuz birgün arkadaşınızın yanındaki insanlarla kurduğunuz iletişimde pek verimli olmadınız. O insanların gözünde "gıcık, uyuz, itici" biri olduğunun farkına bile varmayabilirsiniz. Sonraki görüşmenizde sıcak davranışlarınızın karşısında soğuk bir insan bulup şaşırabilirsiniz. Herkese kendinizi tanıtma gibi bir lüksünüz yoktur, gerçi en yakınınızdaki insan bile sizi tanıyamazken başkalarını düşünmek okyanusu yüzerek aşmaya benzemekte. Kendinizi tanıtma girişimleriniz genelde yapmacık bulunur yani biri bana gelipte kendini anlatmaya çalışsa pek sözlerine itibar etmem çünkü karşınızdaki insanı siz tanımak istersiniz, kendiniz çözümlemek istersiniz. Peki buna yeteri kadar çaba sarf eder misiniz ? İşte bu kısım muallakta kalmaktadır nice zamanlarda. Bir de oyun oynayanlar var ki; aslını inkar edenler. Kendini olduğundan farklı göstermeye çabalamak, olmadığı birini oynamak, hayalindeki kişi olma gayreti. Heleki seyirciyi bulmuş iken Oscarlık performans gösterme girişimleri. Herkes kimi zaman kendine bu kılıfları giydiriyordur, ama önemli olan üstüne yapışıp kendi karakterinizin önüne geçirmemenizdir. Juliet'in Romeosu, Metropolis'in Superman'i, Afrika ormanlarının Tarzan'ı olmak sizinde hakkınız tabi ki.

Müritler


 

Bu adreste yazılan bütün yazılar yazan kişiye aittir.Çalan, izintisiz alıntı yapan hakkında işlemler yapılacaktır.Yapıcaksan da haber ver.
Sayfanın bu kısmını okuduğuna inanamıyorum, git daha makul işler ile ilgilen.