*İlk televizyon yayınları 1940 yılında Amerika'da yapıldı.
*İlk üç yaşta televizyon karşısına bırakılan çocuklara "otistik" özelliklerinin geliştiğini biliyor musunuz?
Televizyonun ömrümüze maliyetini hesapladınız mı?Günde kaça saatiniz televizyon başında geçiyor? Ortalama belki de iyimser bir hesapla 3 saat diyelim.İlk başta hiç ürkütücü gelmiyor.Ancak...
Günler damlaya damlaya hafta olur, ay olur,yıl olur , sonunda bir ömür olur biter...
Eğer televizyonun günde 3 saatten bir yılda yiyip bitirdiği zamanı hesaplarsak, 1095 saat eder. Bu gecesiyle gündüzüyle 45 gün demektir, televizyonun başında geçen 45 gün ve 45 gece eder.
Şimdi ikinci soru: Televizyon canavarının pençesinde can veren bu 1095 saat bize neler kazandırabilir?
Bu rakam bir öğrencinin bütün bir öğretim yılı boyunca ders gördüğü saatlerden daha da büyük bir süredir.
Demek ki, en azından kayıp bir öğretim yılı var ortada…
1095 saat içerisinde bir yabancı dili iyi seviyede öğrenmek mümkündür.
Bu demektir ki, televizyon her yıl bize bir yabancı dil kaybettiriyor.
Kitap okumayı tercih ederseniz, ağır bir okunuşla 25 bin sayfalık kitabı (her biri 200 sayfalık 125 kitabı) bu müddet içinde bitirmemiz mümkündür.
Televizyon çoğumuzun hayatında önemli bir yer ve zaman işgal ediyor değil mi?
-Bir eve gitsem de ayaklarımı uzatıp televizyon seyretsem.. Ee sonra? Ne kazandırdı bu bize?Yine Erich Fromm'un dediğine çıkıyor bu laflar."Boş zaman pasivitesi"
Televizyon zamanımızı verimsizleştiriyor görmüyor musunuz?
Tüketim çağında üretilen malların kısa süreli kullanıma yönelik olmasıyla,insanlara televizyonda verilen bilgiler,izlettirilen programlar da kısa süreli tüketime dönüştürüldü zamanla.Kısa programlar,kısa reklamlar,kısa cümleler,bilgiler bile kısa..
Baksanıza Kablo tv de bile yalnızca 2 belgesel kanalı var. O 2 tanecik belgesel kanalını bile izlediğimizi sanmıyorum.Kaçımız merak edip o kanallara göz ucuyla olsa bile bakıyor? Hangimiz yeni bilgiler öğrenebilmek için televizyon karşısına oturuyoruz?
Yeni bilgiler öğrenebilmek için merak edip araştırmak gerektiğine inanıyorum.Oysa ki televizyondaki bizi etkisi altına alan programların çoğumuzu araştırmaktan ve merak etmekten alıkoyduğu gerçeği ortada.İşte televizyonun insanlığa en büyük zararı da bu bence.Bizi düşünmekten,merak etmekten,araştırmaktan alıkoyması.Bu yüzden zamanımızı çalıyor televizyon.Bir an önce televizyonun bu zararlı etkisinden kurtulup kendimizi bilgi havuzuna atmamız gerekiyor.
Televizyon karşısına neden geçtiğinizi düşünün.
Rahatlamak? Stres atmak? Yorgunluk atmak?
Televizyon karşısına geçtiğinizde bunlardan biri bile gerçekleşiyorsa bence sizi rahatlatan televizyon değil vücudunuzun üzerinde otururken yayıldığı veya rahatladığı koltuktan dolayıdır.Demek ki sizi rahatlatan birazcık dinlenmek.O zaman dinlenirken boş boş televizyona bakıp zamanınızı harcayacağınıza neden bir kitap alıp bu vakti değerlendirmiyorsunuz? Bu boş zaman pasivitesinden kurtulup elimize bir kitap alıp okumaya başladığımızda hem zamanımızı iyi bir şekilde değerlendirmiş oluruz hem de sakin bir müzik de bize eşlik ederse stres atmış oluruz.Bilinçli yaşamayı öğrenmeliyiz artık.Televizyonun hayatımızda yarattığı zararların billincine varalım.
Küçük de bir uyarı: Televizyonun kapalıyken bile küresel ısınmaya katkıda bulunduğunu biliyorsunuz değil mi? Televizyon hem doğaya hem de insanlığa zararlı.Gelin tamamen kapatalım bu devri.
Kendimizi geliştirmekten alıkoymayalım.Biliçlenelim.Televizyon karşısında boşa geçirdiğimiz zamanımızı kitap okuyarak dolu dolu geçirelim.
Etiketler: aptal kutusu, forward, mail
Malumunuz artık ülkemizde yeni bir yasa var, kamusal kapalı alanlarda sigara içme yasağı. Tütün mamüllerinin kullanılmasını engellemek ve içmeyen insanların zarar görmesini engellemek filan. Eskiden elinizdeki sigara ile bütün mekanlarda kral gibi gezip, karizmatik duman çekişleri ile kızları etkilemeye çalışmak geride kaldı gibi gözüküyor. Sigara içen insanlara ayrılan alanlarda ise ayrı bir muhabbet ortamı oluşuyor. Eskiden sigara içip bir sürü muhabbet hakkında konuşurken, şimdilerde o kapalı alanlarda sigara eksenli muhabbetlerin esiri oluyorsunuz. Eski camel daha güzeldi be abi, winston iyi güzel ama birde kötü kokmasa gibi klişe sözlerin etrafınızda dolaştığını görüyor, üstünüze sinen sigara kokusundan nefret ediyorsunuz. Tabi bu yasağın dişçileri çok üzdüğünü düşünmeden edemiyorum, artık sararan dişleri beyazlatmak için dünyanın parasını alamayacaklar. Zaten diş fırçasına ön yargılı olan toplumumuz artık o kıllı şeyi hiç bir sabah ağızlarına sokmayacakları için çok mutlu olucaklardır. Alkollü ortamların vazgeçilmez mezesi olan sigara yakında o ortamlardan da kovulacak, bundan 2-3 sene önce yurtdışı gezimde (götün amma da kalkmış lan dediğinizi duyuyorum, içinizden söyleyin) gördüğüm üzere artık barların içinde kimse oturmayacak, herkes kapının önünde sigara içicek mekanlar boş kalıcak. Gerçi bu oluşum sokakta içme kültürünü yeniden canlandıracak ve moda sahiline nur yağıcak filan. İnsanın blog'una birşey yazma ihtiyacı gerçekten boktan bir şey, ne yani yazmasan ne olucak diyorsunuz değil mi ? yalvarıyorsunuz sonra ama lütfen bir şeyler yaz paylaş bizimle diye. zaten sigaramda bitmek üzere, son nefesimi son cümlelere harcamış bulunmaktayım. 1 sigara içme süresinde çıkan bu iğrenç yazının ana fikrini çıkarın, ünite sorularını cevaplayın. Haftaya cevapları vereceğim.
Etiketler: karizmatik sigara içen adam mickey rouke, sigara, yazış